Galatasaray Başkan Yardımcısı Adnan Öztürk, Sarı-Kırmızılı taraftarların dört gözle beklediği Didier Drogba transferiyle ilgili açıklamalarda bulundu.

Daha önceki yöneticiliği sırasında Frank Ribery’yi Cim Bom’a getirip taraftarın gönlünde taht kuran Öztürk, kendisinin normalde transfer çalışmalarına katılmadığını ancak alınacak oyuncu Chelsea, Manchester United, Barcelona ya da Real Madrid gibi büyük bir takımdan olursa devreye gireceğini söyledi.

İşte Adnan Öztürk’ün Drogba’yla ilgili sözleri: “Biz oyuncuyla her konuda anlaştık. Aramızda hiçbir pürüz kalmadı. Artık her şey Roman Abramovic’in vereceği karara bağlı. Kendisi, bu tarz kararları en yakınındakilerle bile paylaşmadığı için şu anda yorum yapmak zor. Yine de transferin gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunu söyleyebilirim. Doğal olarak Drogba’nın başka talipleri de var. Bu konuda taraftarlar rahat olabilir. Drogba, Chelsea’den ayrılması halinde kesin olarak Galatasaray’a gelecek.”

Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) başvuran ve başvurusu geçerli sayılan 97 bin 791 öğretmen adayından 28 bin 486′sının ataması yapıldı.

MEB Başöğretmen Salonu’nda bilgisayar kurasıyla atama töreni gerçekleştirildi.

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun da katıldığı törende, öğretmen adayları atama heyecanı yaşadı.

MEB Personel Genel Müdürü Necmettin Yalçın, törende yaptığı konuşmada, öğretmenlik başvurularının 12-26 Mayıs 2011′de alındığını, 30 bin öğretmen kadrosu için 100 bin 503 başvuru yapıldığını, bunlardan 97 bin 791′inin uygun olduğunu belirtti.

Yalçın, bugün atamaya 97 bin 791 adayın gireceğini ifade ederek, atanacak öğretmenlerin 1 Eylül 2011′de göreve başlayacaklarını açıkladı.

MEB’in, 2003-2010 yılları arasında toplam 270 bin öğretmen atadığını kaydeden Yalçın, halen bakanlık teşkilatında 635 bin 873 öğretmenin görev yaptığını bildirdi.

-BAŞVURANLARIN 3′TE BİRİ ATANDI-

Konuşmaların ardından bilgisayar kurasıyla atamalara geçildi. Atamalar sonucunda başvurusu geçerli sayılan 97 bin 791 öğretmen adayından 28 bin 486′sının ataması yapıldı. Bu atamalardan 26 bin 499′u ilk atama olarak gerçekleşti.

Atama sonuçları, MEB’in www.meb.gov.tr internet adresinden öğrenilebilecek.

Bu arada, atamalara göre bazı branşlarda taban puanları şöyle gerçekleşti:

”Felsefe 70.29, Fen-Teknoloji 85.76, İlköğretim Matematik 85.85, İngilizce 72.87, Matematik 85.40, Müzik 50.48, Sınıf Öğretmenliği 75.22, Sosyal Bilgiler 79.17, Tarih 79.35, Türk Dili ve Edebiyatı 78.05, Türkçe 84.07”

Öte yandan, atama törenlerini izlemek ve atamasının yapılıp yapılmadığını öğrenmek amacıyla öğretmen adayları ve aileleri sabah erken saatlerde Milli Eğitim Bakanlığının önünde toplandı. Salonun yetersizliği nedeniyle ancak gelenlerden bir kısmı içeri alınabilirken bir kısmı da töreni bakanlığın önündeki alanda kurulan dev ekrandan izledi.

Milli Eğitim Bakanlığı bugün 30 bin kadroya öğretmen atayacak. MEB, Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde 2009 ve 2010 KPSSP10 sonuçlarına göre ilk atama, hizmet süresine göre açıktan atama, kurumlararası yeniden atama, açıktan ilk atama, kurumlararası ilk atama, kurumiçi ilk atama ile milli sporcuların Beden Eğitimi alanına sınavsız atama çeşitlerine göre toplam 30 bin kadroya atama yapacak. Atamalar, MEB Başöğretmen Salonu’nda Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun da katılacağı törende bilgisayar kurasıyla yapılacak. Atama sonuçları MEB’in internet sitesinden duyurulacak. Atananlar 1 Eylül 2011 tarihinden itibaren göreve başlayabilecek. Atama, 94 branşta yapılacak.

Çorum’da eve alkollü gelen Hakan D., yemeği geç hazırladığı için kızdığı 11 yaşındaki kızını birinci kattaki evlerinin balkonundan attı. Annesi kredi kartı borcu nedeniyle hapiste olan küçük kız kafasından yaralanırken, baba gözaltına alındı.

ÇORUM’da alkol bağımlısı olduğu iddia edilen 5 çocuk babası Hakan D. (37), önceki akşam 11 yaşındaki kızı Pınar’dan kendisine yemek yapmasını istedi. İçkili olan Hakan D., bir süre sonra mutfakta yemek yapmaya çalışan kızının yanına giderek, “Neden yemeğim hazır değil?” diyerek bağırmaya başladı. Hakan D. ardından kızını kucağına alıp 1’inci katta bulunan dairenin 3 metre yükseklikteki balkonundan attı. Beton zeminin üstüne düşerek kafasından yaralanan Pınar D., komşularının çağırdığı ambulansla hastaneye kaldırıldı. Durumu iyi olan kız, “Patates kızartmaya çalışıyordum. Bir şey söylememe fırsat vermeden beni balkondan attı. Babam eve sık sık arkadaşlarını çağırır, birlikte içki içerler. Annem kredi kartı borcu nedeniyle 1 aydır cezaevinde yatıyor. Kardeşlerim de tehlikede olabilir. Onları kurtarın” dedi. Olayın ardından hiçbir şey olmamış gibi oturduğu evde yakalanan Hakan D., kontrollerde 4.00 promil alkollü çıktı. Pazarcılık yaparken 2 yıl önce iflas eden Hakan D.’nin ifadesi aşırı derecede içkili olduğu için alınamadı. Hakan D.’nin 8 ay önce boşandığı eşi Sibel Kaymaz’ın 12 bin liralık kredi kartı borcu nedeniyle 1 aydır cezaevinde olduğu belirlendi.

Biz Birlikte Türkiyeyiz Ak parti reklamı video izle, Ak parti reklam şarkısı biz birlikte Türkiyeyiz dinle sözleri video izle, Biz Birlikte Türkiyeyiz, Ak parti reklamı, video izle, Ak parti reklam şarkısı, biz birlikte Türkiyeyiz, dinle, sözleri, video izle
Ak Parti reklamı Aynı yoldan geçmişiz biz, Aynı sudan içmişiz biz, Yazımız bir kışımız bir, Aynı dağın yeliyiz biz izle, Ak Parti reklamı, Aynı yoldan, geçmişiz biz, Aynı sudan, içmişiz biz, Yazımız bir, kışımız bir, Aynı dağın, yeliyiz biz izle
Aynı yoldan geçmişiz biz, aynı sudan içmişiz biz sözleri video izle, Aynı yoldan, geçmişiz biz, aynı sudan, içmişiz biz, sözleri, video izle

Biz Birlikte Türkiye’yiz
Aynı yoldan geçmişiz biz
Aynı sudan içmişiz biz
Yazımız bir kışımız bir
Aynı dağın yeliyiz biz
Şarkılar bir türküler bir
Hep beraber söyleriz biz
Halaylar bir horonlar bir
Aynı sazın teliyiz biz
Gönüller bir dualar bir
bİr Allahın kuluyuz biz
Has bahçemiz yurdumuzdur
Aynı bağın gülüyüz biz
Haydi bi daha bidaha bidaha
hep beraber söyleyelim
vur şu davula bidaha bidaha
Hem çoşup hem söyleyelim

Günün yorgunluğunu atmak, fiziksel ve zihinsel dinlenme için yatağa girdiğinizde, eşinizin horlaması yüzünden geceyi kabuslar içinde mi geçiriyorsunuz, yoksa horlayarak başkalarının huzurunu mu kaçırıyorsunuz?

Erişkinlerin yüzde 50′sinde zaman zaman, yüzde 25′inde ise sürekli görülen horlama, özellikle 65 yaşından sonra erkeklerin yüzde 70′inde, kadınların ise yüzde 56′sında sorun olarak kendini gösteriyor.

Uyku sırasında yumuşak damak, dil ve boğaz kaslarının gevşemesinin ileri boyutlara ulaşabileceğini belirten uzmanlar, bu durumda negatif basıncın solunum yolunu kapatabileceği ve hastanın nefesinin durabileceği uyarısında bulunuyor.

Uzmanlar, bu sorunun çözülmesi için öncelikle kilo kontrolünün sağlanması, yatakta sırt üstü yatılmaması, çözüm elde edilememesi halinde ise diğer tedavi seçeneklerine başvurulması ve sorunun giderilmesi gerektiğini belirtiyor.

Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi KBB Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret İleri, yaptığı açıklamada, horlamanın uyku sırasında gürültülü solunum olarak tanımlanabileceğini söyledi.

Erişkinlerin yüzde 50′sinin zaman zaman, yüzde 25′inin ise sürekli horladığını; 65 yaşından sonra erkeklerin yüzde 70′inde, kadınların ise yüzde 56′sında horlama ve uyku apnesi görüldüğünü belirten İleri, burun tıkanıklığının horlamayı ve uyku apnesini alevlendirdiğini ifade etti.

İleri, çocuklarda bademcik ve geniz etinin neden olduğu uyku apnesinin ”acil” ameliyat gerektirdiğini vurgulayarak, menopozda uyku apnesi ve horlamanın öncesine göre iki kat arttığını belirtti.

Horlamanın ciddi bir sosyal sorun olduğunu dile getiren İleri, yaşamın neredeyse üçte birinin uykuyla geçtiğini düşünüldüğünde horlayan kişinin partneri için gecenin kabusa dönüşebildiğini söyledi. İleri, bu nedenle horlayan kişinin doktora genellikle partnerlerinin baskısı ile geldiğini ifade ederek, horlamanın özellikle erişkinlerde yaşla birlikte arttığını, erkeklerde daha fazla görülürken ileri yaşlarda kadınlarda da bu oranın erkeklere yaklaştığını belirtti.

”SOLUNUM YOLUNU KAPATABİLİR VE HASTANIN NEFESİ DURUR”
Solunum sırasında dışarıdaki havanın akciğere çekilmesi için hava pasajında negatif basınç oluştuğunu anlatan İleri, bu negatif basıncın bazı bölgelerde adaleden yapılmış borunun kaslarındaki (yumuşak damak, dil ve boğaz kasları) gerginliğini aşması halinde bölgenin normalden fazla titreşmesine yol açtığını aktardı. İleri, bu titreşimin de horlamaya yol açtığını belirterek, horlamanın geceleri ortaya çıkmasının nedeninin uyku esnasında yumuşak damak, dil ve boğaz kaslarının gevşemesi olduğunu ifade etti.

”Gevşeme, ileri boyutlara ulaşması halinde negatif basınç, solunum yolunu kapatabilir ve hastanın nefesi durur” uyarısında bulunan İleri, ”Boğazdaki gevşek dokuların uykuda hava yolunu kapatıp en az 10 saniye solunuma engel olması olayın daha ileri boyutudur” diye konuştu.

İleri, horlamanın daha ileri şekli olan bu durumun uyku apnesi olarak tanımlandığını ifade ederek, ”Solunumun durması ile birlikte vücutta oksijen seviyesi düşer ve karbon dioksit seviyesi artar. Bu durum kişiyi uyanmaya zorlar. Bu sırada uyku yüzeyselleşir ve solunum kaslarının elektrik aktivitesi artar. Takiben yüksek sesli bir horlama ile hava yolu açılır” dedi.

Burnun orta bölmesindeki eğrilik, kronik sinüzit, burun etlerindeki büyüme gibi sebeplere bağlı ortaya çıkan burun tıkanıklığının ise horlama ve uyku apnesini alevlendirebilen başka etkenler olduğuna dikkati çeken İleri, çocuklarda horlamanın genellikle büyümüş geniz eti ve bademciklere bağlı ortaya çıktığını söyledi. İleri, bu durumun apneyle birlikte görülmesi halinde ameliyatın şart olduğunu ifade etti.

”PİJAMANIN SIRT VEYA BEL KISMINA TENİS TOPU DİKİLMELİ”
Prof. Dr. İleri’nin verdiği bilgiye göre, basit horlama tedavisi için öncelikle kilo kontrolünün sağlanması gerekiyor. Çünkü, horlayan ve apnesi olan kişilerin büyük çoğunluğunu fazla kilolu kişiler oluşturuyor.

Sırtüstü yatış pozisyonu horlamayı artırıyor. Bu nedenle yan ve yüzüstü yatılması gerekiyor. Uyku sırasında bu pozisyonu koruyabilmek için pijamanın sırt veya bel kısmına tenis topu dikilmesi tavsiye ediliyor.

Alkol, uyku ilaçları ve yatıştırıcı ilaçlar, uyku sırasında boğaz kaslarında aşırı gevşemeye neden olarak horlamayı ve apneyi artırdığından kullanımından kaçınılması isteniyor.

Burunda tıkanıklığa neden olan hastalıkların öncelikle tedavi edilmesi gerekiyor.

TEDAVİDE, DİŞ VE DAMAK APARATLARI SEÇENEK OLARAK SUNULUYOR
Bu tedbirlere rağmen düzelmeyen hastalarda, hastanın gereksimine ve hekimin deneyimine göre tedavi seçeneklerinin uygulanması gündeme geliyor.

Bunlar arasında diş ve damak aparatları bir seçenek olarak sunuluyor. Bunlar, horlamaya engel olması için, çene ve dil pozisyonunu ayarlayarak hava yolunu açık tutmayı amaçlayan, her gece uykuda ağza takılması gereken ve hastaya özel üretilen protezleri içeriyor.

Radyofrekans uygulaması(RF), genellikle lokal anestezi altında uygulanıyor. Bu işlemde yumuşak damağın gerginleştirilmek istenen bölgelerine özel bir cihaz ile kontrollü ısı veriliyor. Radyo dalgalarının yumuşak damak dokusu içinde oluşturduğu ısı etkisi, zamanla damağın gerginleşmesini sağlıyor. Her uygulamada tedavi etkisinin ortaya çıkması için 2 ay beklenmesi gerekiyor ve 6 ay aralıklarla olmak üzere 2 veya 3 uygulama yapılabiliyor. Uygulamalardan sonra birkaç gün süreyle hafif dereceli ağrı hissedilebiliyor.

Damak ve küçük dile yönelik ameliyatlar ise yumuşak damak ve küçük dilin yeniden şekillendirilmesi veya gerginliğinin artırılması amacıyla yapılan ameliyatların çeşitli şekilleri bulunuyor. Ayrıca, bu ameliyatlar klasik ameliyat yöntemiyle ya da koter, radyofrekans, plazma kesici, laser ışını gibi çeşitli araçlar kullanılarak uygulanabiliyor.

AK Parti Foça İlçe Başkanı Kadir Özgirgin, TOKİ tarafından 800 adet toplu konut yapılacağını açıkladı

Özgirgin, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Foça’nın konut meselesini çözmek istiyoruz. Toplu konut projesinin kısa sürede hayata geçirilmesini hedefliyoruz. TOKİ nüfusu 40 bini aşan yerlerde yerel yönetim desteği olmasa resen toplu konut yapabiliyor.” dedi. Özgirgin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından İzmir Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Mahmut Badem’in TOKİ yetkilileri ile birlikte bölgeye gelip inceleme yaptığını, TOKİ inşaatlarına yer bulunması için çalışmalara başlandığını söyledi. TOKİ’nin kurulması için görevlendirildiğini söyleyen Kadir Özgirgin bu konuda gerekli görüşmeleri yaptıklarını ifade etti.

“Önümüzdeki tek sıkıntı yer bulunması konusu. Bunun için Kaymakamımız, ilçe teşkilatımız, meclis üyeleriyle araştırma yapıp, uygun yerler bulduk.” diyen Özgirgin ayrıca Foça’nın hızlı şehirleşmesiyle birlikte artan nüfusun konut sıkıntısını da beraberinde getirdiğini, bu nedenle inşaat yapılabilen bölgelerde arsa fiyatlarının çok arttığını belirtti. CİHAN

71 milyon lira ceza kesilen Google, Torba Yasa’dan yararlanmak için Maliye’ye başvurdu. Şirket 35 milyon liraya düşen borcunu taksitler halinde ödeyecek.

Google devletle barıştı. Türk şirketlerinden reklam alan ancak Türkiye’de vergi mükellefi olmayı reddedince 71 milyon lira ceza kesilen Google, Torba Yasa’dan yararlanmak için Maliye’ye başvurdu. Şirket, 35 milyon liraya düşen borcu 18 taksitte ödeyecek.

112 milyar dolarlık marka değeriyle dünyanın en değerli ikinci şirketi olan Google, 71 milyon liralık vergi cezasını ödemek için Maliye’ye başvurdu. 6111 sayılı Torba Kanun’dan yararlanmak için Maliye’nin kapısını çalan küresel bilişim devi, borçlarını yeniden yapılandırdı. Vergi aslı, vergi cezası ve gecikme faizi dahil toplam 71 milyon lira olan borç yeniden yapılandırmayla 35 milyon liraya düşerken, şirket bunu 2 ayda bir toplam 18 taksitte ödeyerek devlet ile helalleşecek. Vatan’ın Maliye Bakanlığı’na yakın kaynaklardan edindiği bilgilere göre, 2009′da başlayan Maliye-Google mücadelesinde son gülen Türk maliyesi oldu. Reklam veren Türk şirketlerine İrlanda’da kurduğu şirket üzerinden fatura kesen Google tüm uyarılara rağmen Türkiye’de vergi mükellefi olmayı kabul etmedi. 2007-2008 hesaplarını inceleyen Maliye Bakanlığı uzmanları Google’a ait vergi aslı, vergi cezası ve gecikme faizi dâhil toplam 71 milyon liralık vergi cezası tebliğ etti. Cezaya itiraz için mahkemeye giden Amerikalı bilişim devi yargıdan da istediğini alamadı. Bunun üzerine şirket Torba Yasa’dan yararlanmak için Maliye’nin kapısını çaldı. Yeniden yapılandırmayla 71 milyon liralık toplam borç 35 milyon liraya indi.

ARTIK VERGİ MÜKELLEFİ!

Vergi uzmanları, Google’un Maliye ile uzlaşmasının birçok açıdan büyük önem taşıdığına dikkat çekiyor. Uzmanlara göre, Google Maliye ile el sıkışarak Türkiye’de vergi mükellefi olmayı kabul etmiş oldu. Bu durumda şirketin 2009 ve 2010 yıllarına ait gelirlerinden de devlet vergi tahsil edebilecek. İkinci olarak Google, ABD, İngiltere, Almanya gibi sadece belli başlı ülkeleri muhatap kabul ederek, onlara vergi ödüyor. Dolayısıyla Türkiye’ye vergi ödemeyi kabul etmesi sembolik açıdan büyük önem taşıyor.

Günümüz kariyer hedefindeki kadınları büyük bir tehdit altında…

Uzun bir eğitim döneminin ardından iş hayatına atılan, sonrasında kariyer yapmak için zorlu bir maratona başlayan günümüz kadınlarının kanser tehdidi altında olduğunu söyleyen Medikal Onkoloji Uzmanı Dr. Teoman Yanmaz:

Tüm bu sürecin sonunda geç anne olunması, iş hayatının stresi, yalıtılmış binalarda geçen hayatlar, dengesiz beslenme, hareketsiz yaşam ve aşırı kozmetik kullanımı gibi etkenler; kariyer kadınında meme, rahim, cilt ve yumurtalık kanseri oranlarını artırıyor

Modern hayatla birlikte iş ve sosyal hayattaki rolleri artan kadınların, artık eskisi gibi lise diplomasını alıp, ‘münasip bir talibin’ çıkmasıyla hayattan elini eteğini çekmesi dönemleri geride kaldı. Günümüz kadınları artık üniversiteydi, doktoraydı, yurtdışıydı derken uzun bir eğitim sürecinin ardından asıl 20’li yaşların ortasından itibaren hayata atılıyor. Alınan onca diplomayla maraton bitmiyor, hemen ardından bir de çetin bir kariyer mücadelesi başlıyor! İşte yaşanan bu zorlu süreçte kadınların birçok kanserojen etkenle kuşatıldığını söyleyen Dr. Teoman Yanmaz; kariyer kadınlarının neden daha çok kanser riski altında olduğunu anlattı:

Modern dünyada tıp, kadın sağlığı açısından önemli ilerlemeler kaydetti. Bunların en önemlisi; doğum sırasında anne kaybının minimum düzeye çekilmesidir. Daha bir asır öncesine kadar sıradan bir durum olan doğum ölümleri; şu an nerdeyse kabul edilmez haldedir.

Bunun dışında da bazı önemli gelişmeler oldu. Son yıllarda çağın hastalığı olarak tanımlanan ve hayatı tehdit eden hastalıkların başında yer alan kanser, kadınlar için özel bir öneme sahip konuma geldi. Kadına özgü meme (nadiren erkekte de görülse de), rahim ağzı, rahim ve yumurtalık kanserleri ile mücadele modern tıbbın önemli hedeflerinden biri durumunda. Bununla ilgili yıllardır sürdürülen tarama ve takip programlarına son yıllarda rahim ağzı kanserine yönelik geliştirilen aşılar da eklenince, kanserle savaşta önemli bir aşamaya ulaşmış olduk.

KANSERİN NEDENİ
Ancak ne yazık ki resmin tamamı bundan ibaret değil! Şimdi geri dönüp bakıldığında modern hayatın bu nimetlerinin yanında kadınlardan alıp götürdüğü şeyleri de konuşmak gerekiyor. Bunlardan biri de kariyer yapan, çalışan kadının kanser riskinde artış olması. Peki çalışan kadın ya da kariyer yapan kadın neden diğer kadınlara göre daha fazla kanser riskine maruz kalır? Bunları birkaç başlıkta sınıflayabiliriz:

Birincisi çalışan kadının kariyere başlamadan önceki yaşantısından kaynaklanan riskler. Burada kastettiğimiz uzun eğitim hayatı nedeniyle evlilikte ve çocuk sahibi olmada gecikme ya da hiç çocuk sahibi olamama. Bunlar meme kanseri açısından iki temel risk faktörüdür.

GECE MESAİLERİ KANSER NEDENİ
Geçtiğimiz yıl uluslararası kongrelerin temel tartışma konularının başında bu durum geliyordu. Meme kanseri, batı dünyasında çok sık rastlanan bir hastalık. Her 8 kadından biri hayatı boyunca meme kanserine yakalanıyor. Oysa Afrika’da bu hastalık nadir görülüyor. Afrika’dakinden 6 kat fazla batı dünyasında meme kanseri. Bu istatistiklerden başka bir sonuç daha ortaya çıkıyor. O da 19 yaşından önce çocuk sahibi olan batılı kadınlar ile Afrikalı kadınları ele alınca meme kanseri riski 1/1 oluyor. Yani gelişmiş ülkelerde erken yaşta çocuk sahibi olan kadınlarda meme kanseri sıklığı Afrika’daki kadar düşük. Hatta bundan yola çıkan bazı bilim adamları şu anda “çocuk sahibi olmayla kadın vücudunda görülen hormonal değişiklikleri, çocuk sahibi olmayanlarda ya da geç olacaklarda nasıl sağlayıp, kadınları meme kanserinden koruyabiliriz” konusunu araştırıyorlar.

STRES VE YORGUNLUK
İkincisi kariyer yapmak için gereken aşırı çaba ve çalışma saatlerinden kaynaklanan sorunlar. Bunların başında bir önceki konuyla da ilintili olarak; çalışan kadının şartlarından dolayı çocuk emzirme süresinin diğer kadınlara göre daha az olması. Bu da meme kanserinde risk faktörlerinden biri. Uzun çalışma sürelerinin neden olduğu kronik yorgunluk ve stres kişinin bağışıklık sistemini baskılayarak kansere zemin hazırlıyor.

Aynı şekilde gece çalışma, uykusuzluk gibi nedenlerle melatonin salgısının azalması da kanserin tetikleyicilerinden. Gece vardiyasında çalışan hemşirelerde kanser vakalarının artmış olduğu yapılan bir araştırmayla gösterilmiş. Bunun dışında performans kaygısının yarattığı stres de bağışıklık sistemini baskılayan bir etkiye sahip.

SİGARAYI ARATMAYAN BİNALAR
Üçüncü başlıkta çalışma ortamlarından kaynaklanan riskleri söyleyebiliriz. Bunun en başında aslında inşaat teknolojisiyle birlikte hayatımıza giren aşırı yalıtılmış mekanlar geliyor. Bu tabii sadece çalışan kadınların değil böyle evlerde oturan herkesin sorunu. Hatta evde geçirilen zaman genel olarak daha fazla olduğundan daha dikkatli olunması lazım. Aşırı yalıtılmış mekanlarda radon gazı birikimi oluyor. Radon gazı, akciğer kanserinin sigaradan sonra en güçlü tetikleyicisi. Ayrıca sigara içenlerde sinerjistik etki yapıp, kanser riskini birlikte daha fazla arttırıyor.

Ortamdan kaynaklanan risklere wireless bağlantılar ve cep telefonlarını da eklemek lazım. Kesin olarak kansere neden olup olmadığını bilmemekle beraber wireless ve cep telefonlarının oluşturduğu manyetik kirliliğin kanseri tetikleyici rol alabileceği düşünülüyor.

MAKYAJIN SONU CİLT KANSERİ
Dördüncü başlıkta direkt olarak değil de indirekt olarak çalışan kadını etkileyecek riskleri ele alabiliriz. Yani iş hayatının yan tesirleri; yeme alışkanlıklarında bozulma ve özellikle fast-food tarzı yiyecekler, ofis çalışma sisteminde hareketsiz masa başı işler (bu nedenle egzersiz ve spordan uzaklaşma) ve bakımlı görünebilmek için ekstra kozmetik ürünler kullanımı gibi. Fast-food tarzı yeme alışkanlığı özellikle kalın barsak kanserlerinin tetikleyicisi. Egzersiz tüm kanserlerden korunmada önemli; özellikle meme ve kalın barsak kanseri olmak üzere. Kozmetik ürünlerdeki karsinojenler ise cilt kanserinden akciğer, mide ve mesane kanserine kadar birçok kanserin oluşmasında rol alıyorlar.

Son olarak kariyer yapan kadının bu kariyer için en fazla ihtiyaç duyduğu şeylerden biri metropol kentler! Kadınlar, kariyer ve iş imkanı için metropol kentlerde yaşamını kurmak zorunda kalıyor. Sonuç olarak metropollerde maruz kalınan çevre kirliliği, stresli, yorucu ve karmaşık yaşam tarzı da kanserin baş rolünde olan faktörlerdir.

10 TEHDİT

1. Çalışma ortamları (kapalı ortamlar, aşırı izole ortam ve bu ortamlarda bulunan radon gazı)
2. Uzun çalışma süreleri (kronik yorgunluk, uykusuzluk)
3. Uykusuzluk ve gece çalışma (melatonin eksikliği)
4. Performans stresi
5. Uzun eğitim hayatı ve bunun sonucunda geç evlilik ve geç çocuk sahibi olma ya da hiç çocuk olmaması
6. Emzirme sürelerinin kısalması
7. Çevre kirliliğinin fazla olduğu ve bir çok karsinojenin bulunduğu metropol kentler
8. Çalışma hayatına eşlik eden dengesiz beslenme (fast-food, atıştırma)
9. Ofis ortamındaki teknolojik ortam ve ağlar (cep telefonları, wireless bağlantılar)
10. Çalışan kadının bakımlı görünmek için kullandığı kozmetik ürünler

10 ÖNERİ

1. Doğum yapmak için geç yaşlara kalmayın, 30 yaşı geçirmeyin
2. Sedanter hayat tarzından kurtulmak için düzenli egzersiz yapın
3. Mümkün olduğu kadar fast-foodla aranıza mesafe koyun
4. Sigara içmeyin
5. Alkol içmeyin ya da miktarını azaltın
6. Kozmetik ürünlerden mümkün olduğu kadar uzak durun, seçerken kanserojen maddeler açısından değerlendirin.
7. Uykunuza dikkat edin. Günde 7-8 saat uyuyun.
8. Gece uykusuna özellikle önem verin ve karanlık bir odada uyuyun.
9. Evlerinizi ve ofislerinizi mümkün olduğu kadar havalandırın.
10. İş dışında cep telefonu ve wirelesslardan uzak durun.

Uyku düzeninden beslenme alışkanlığına, hava kirliliğinden D vitamini takviyesine kadar basit ama etkili önerilerle bağışıklığınızı güçlendirebilirsiniz

Bağışıklığı güçlendirmek için alınacak birçok önlem bulunuyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Sedef Altınışık bağışıklığı korumanın en etkili 10 yolunu anlattı.

DÜZENLİ UYUYUN
Bağışıklığınızı güçlendirmek için öncelikle düzenli uyumalısınız. Erken saatlerde yatıp, sabah erkenden kalkmak, sonbaharda görülecek hastalıklara karşı vücut direncini artırıyor.

TEDAVİYİ İHMAL ETMEYİN
Bağışıklık sistemini yorduğu için mevcut hastalıkların ihmal edilmeden tedavi ettirilmesi gerekiyor. Özellikle kronik hastalığı olanlar, yaşadıkları en ufak bir şikayette bile doktorlarına danışmalılar.

C VİTAMİNİ VE ÇİNKO ALIN
Taze sebze ve meyvelerde bulunan C vitamini, bağışıklığı güçlendiren en önemli kaynaklardan biri. Ayrıca çinko maddesi bulunan bezelye, kestane, ceviz ve fındığın da tüketilmesi öneriliyor.

BESLENMENİZİ GÖZDEN GEÇİRİN
zellikle süt ürünleri ve gluten içeren besinlere karşı alerjisi olanların daha da dikkatli olması öneriliyor. Şeker kullanımında da aşırıya kaçmamak tavsiye ediliyor. Çünkü basit şeker, vücudu yorarak, bağışıklığı düşürüyor. Bol sıvı tüketimi özellikle de su içilmesi bağışıklık sistemini koruyan bir diğer önemli etken.

BİTKİ DESTEĞİ ŞART
Ekinezya bitkisi vücudu hastalıklara karşı etkili bir şekilde koruyor. Ekinezyayı sadece çay olarak tüketmeniz yeterli ya da yararlı olmayabiliyor. Bu bitkiyi nasıl kullanabileceğinizi doktorunuza danışmalısınız. Zencefil de bronşları açtığı, salgıları yumuşattığı için bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ancak hamilelerin zencefili tüketmemesi, diğer kişilerin de zencefil tüketmeden önce doktorlarına danışması gerekiyor.

STRESTEN UZAK DURUN
Bağışıklık sistemi, savunma hücreleri aracılığıyla çalışıyor. Savunma hücrelerindeki düşüş de sıkıntı yaratıyor. Stres, depresyon, aşırı yorgunluk, mutsuzluk savunma sistemini düşürüyor. İşte bu yüzden, mümkün olduğunca stresten uzak kalmak gerekiyor. Özellikle sonbaharda görülme sıklığı artan depresyon belirtilerini fark ediyorsanız, hemen bir uzmana başvurmalısınız. Unutmayın, depresyon bağışıklık sistemini derinden etkiliyor.

D vitamini kansere karşı da savaşıyor!
İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Zeynep Oşar Siva, D vitaminin bağışıklık sistemi üzerinde oldukça yararlı olduğunu belirtiyor ve bu nedenle D vitaminini yeterli alanlarda kanser görülme oranının daha düşük olduğunu söylüyor: “D vitamini, vücudun bağışıklık sistemine zarar veren hücreleri öldürmeye yönelik bir hareket başlatıyor. Bu nedenle D vitaminini yeterli miktarda alan kişilerde; meme, bağırsak ve prostat gibi kanserler daha az ortaya çıkıyor. Ancak, gıdalarla aldığımız D vitaminine mutlaka dışarıdan vitamin desteği de yapmak gerekiyor. D vitamini eksikliği erken dönemde halsizlik, yorgunluk, kas ve kemik ağrılarına yol açabiliyor. Menopoz döneminde de D vitamini eksikliğine çok sık rastlanıyor. D vitamini en yoğun balıkta, süt ve süt ürünlerinde bulunuyor. Ancak yiyeceklerle alınan D vitaminin vücut tarafından kullanılabilmesi için cilt altında sentezlenmesi gerekiyor. İşte güneş ışınları bu sentezlenmeyi sağlıyor.”

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ”Geçen sene Kasımdan itibaren artık sıkılaştırmaya başlıyoruz dedik ve bankaların munzam karşılıklarını artırdık, şu anda 40 milyar liranın üzerinde bir mevduat Merkez Bankasına zorunlu bir şekilde park edilmiş durumda” dedi.

Babacan, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜRSİAD) tarafından düzenlenen ”2011 Ekonomik Öngörüler” konulu panelde yaptığı konuşmada, kamu maliyesi açısından Türkiye’nin şu anda pek çok Avrupa ülkesinin ve diğer pek çok gelişmiş ülkenin daha ötesinde performans ortaya koyduğunu söyledi.

Sağlam bankacılık sektörü ve sağlam kamu maliyesinin, Türkiye’nin küresel finansal krizden hem az etkilenmesini hem de krizden en hızlı şekilde çıkmasını sağladığını ifade eden Babacan, şöyle devam etti:

”Geçen sene yüzde 8,9′luk büyüme rakamı elde ettik. Türkiye bu yıl nereden baksanız Avrupa’nın en hızlı gelişen, kalkınan ekonomisi olacak.

Avrupa ve ABD merkez bankalarının harıl harıl karşılıksız para bastığı bir dönemde biz geçen sene Kasımdan itibaren artık sıkılaştırmaya başlıyoruz dedik. Bankaların munzam karşılıklarını artırdık. Şu anda 40 milyar liranın üzerinde bir mevduat Merkez Bankasına zorunlu şekilde park edilmiş durumda. Geçen sene baktık sadece tüketici kredileri 43 milyar artmış. Güven ortamı var ama halkımız bir yandan daha henüz kazanmadığı 43 milyarı bankadan kredi çekip harcamış. Burada fren yapma ihtiyacı açıkçası doğdu.”

Babacan, ayrıca 12 Eylül 2010′da yapılan referanduma değinerek, bu referandumda halkın yüzde 58′lik bir kısmının, ”Türkiye’de artık siyaset tarzının değişmesini istiyorum. Artık vesayet rejimleri dönemini kapatmak istiyorum. Darbe korkusu, riski, tehdidi bu memlekette istemiyoruz” dediğini ifade etti.

Avrupa Bilgi Teknolojileri Araştırması Kuruluşu Başkanı Axel Pol: Avrupa’nın en dinamik bilişim sektörüne sahip

Avrupa Bilgi Teknolojileri Araştırması ( EITO) Kuruluşu Başkanı Axel Pols, Türkiye’nin Avrupa’nın en dinamik Bilişim Sektörüne sahip olduğunu söyledi. Pols, Türkiye Bilişim pazarında 2011 yılında yüzde 8.1, 2012 yılında ise yüzde 5.6 büyüme beklendiğini, bu beklentilerin Avrupa ortalamasının çok üzerinde olduğunu vurguladı.

Bilgi Teknolojjieri, İletişim, Tüketici Elektroniği alanlarında uluslararası pazar araştırmaları ve değerlendirmeleri yapan EITO’nun 2011 yılı ilk ortak toplantısı TÜBİSAD’ın ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleşti. Zaman zaman farklı ülkelerde toplanan ve çalışmalarını yürüten EITO, TÜBİSAD’ın girişimiyle ilk defa Türkiye’de toplandı. Toplantının gündeminde, Türkiye’ye özel değerlendirmeler de yer aldı.
İki gün süren toplantının sonunda bir açıklama yapan EITO Başkanı Pols, Türkiye Bilişim pazarında 2011 yılında yüzde 8.1, 2012 yılında ise yüzde 5.6 büyüme beklendiğini, bu beklentilerin Avrupa ortalamasının çok üzerinde olduğunu ve Türkiye’nin Avrupa’nın en dinamik bilişim pazarına sahip olduğunu söyledi.

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ 2 TRİLYON 526 MİLYAR EURO
Dünya Bilişim Pazarı’nın toplam büyüklüğünün 2 trilyon 526 milyar euro, Türkiye Bilişim pazarının ise 20.8 milyar euro’luk bir büyüklüğe sahip olduğunu ve Türkiye’nin toplam Dünya Bilişim Pazarı’ndaki payının henüz yüzde 0.8 düzeyinde bulunduğunu vurgulayan Pols, ‘Bu oran aynı zamanda Türkiye’nin bilişim alanında önemli bir büyüme kapasitesine sahip olduğunu da gösteriyor’ dedi.
TÜBİSAD Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Çağan ise, TÜBİSAD’ın Türkiye’de bilgi teknolojileri, iletişim, yeni medya sektörlerini temsil ettiğini ve bu sektörlerin toplam yıllık büyüklüğünün 30 milyar dolara ulaştığını söyledi.
TÜBİSAD’ın bilişimin Türkiye’de stratejik sektör olarak kabul edilmesi için çalışmalar yaptığını belirten Çağan, “Şu anda görevde olan Hükümet gelecek 12 yılda bilişim sektörünün cirosunun 5 katı olması hedefini koydu. Biz de TÜBİSAD olarak bu hedefi destekliyor ve bu başarıyı yakalamak amacıyla izlenecek yol haritasını kapsayan bir stratejik belge üzerinde çalışıyoruz. Türkiye Bilişim sektörünün hızlı büyümesini sürdüreceğine inanıyoruz” dedi.

TÜRKİYE AVRUPA’YI GEÇECEK
EITO, 2011- 2012 yıllarında Türkiye bilişim pazarına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
–2011 yılında Türkiye bilişim pazarı, yüzde 8.1’lik bir büyüme ile 20.8 milyar euro’luk bir büyüklüğe ulaşacak. Bilişim pazarının yüzde 80’ni telekom ve telekom ekipmanları oluşturacak. Toplam telekomünikasyon pazarının bu yıl 16.4 milyar euro, 2012 yılında ise yüzde 5.6’lık büyüme ile 17.3 milyar euro olması bekleniyor.
–Bilgi teknolojileri ekipmanları pazarı ise 2011 yılında bir önceki yıla göre yüzde 16.8 büyüyerek 4.4 milyar euro’luk bir büyüklüğe ulaşacak. 2012 yılında ise yüzde 10.9’luk bir büyüme ile Türkiye Bilgi teknolojileri pazarı 4.9 milyar euro’luk bir büyüklüğe ulaşacak
–Türkiye kişisel bilgisayar (PC) pazarında ise, 2011 yılında hızlı bir büyüme bekleniyor. EITO tahminine göre PC pazarımız yüzde 22.6 oranında büyüyerek, 2.3 milyar Euro’luk bir büyüklüğe ulaşacak. 2012 yılında ise büyüme biraz yavaşlayarak yüzde 11.5 düzeyinde gerçekleşecek ve pazara büyüklüğü 2.6 miyar euro olacak.
TÜBİSAD’ın resmi ortağı olduğu EITO; IDATE, GFK, IDC, gibi önde gelen piyasa araştırma kuruluşları, Avrupa Komisyonu ve OECD tarafından destekleniyor ve CeBIT, Deutsche Telekom, KPMG, Messe München, Red.es ve Telecom Italia ve TÜBİSAD sponsorluğunda faaliyetlerini sürdürüyor

her şey bitmiştir artık

yolumuz ayrılıyor
seninde benim gibi
içerim kan ağlıyor
Çok yalvardım bir sabah
dinlemedin hiç beni

2011 Üç Aylar Başlangıcı Ne Zaman – Üç Ayların Başlangıç Tarihi – Üç Aylar Hangi Gün Başlayacak

Bu yıl mübarek üç aylar 3 Haziran 2011 Cuma günü başlayacak. Üç ay orucu tutmak


Desing By SAMKAN

Copyright © 2011 Sohbetciniz.blogspot.com, Sohbet, Chat, Arkadaşlık sitesi. Designed by MakeQuick, blogger theme by Blog and Web | Posts RSS | Comments RSS